AYM’NİN KARAYOLARI TRAFİK KANUNU GENEL ŞARTLARINA İLİŞKİN İPTAL KARARI SİGORTA ŞİRKETLERİNİ BELİRSİZLİĞE SOKTU

  1. Giriş

9 Ekim 2020 tarihli ve 31269 numaralı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin [“AYM”] 17.07.2020 tarihli kararı ile[1], 13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun bir süredir tartışma konusu olan birtakım hükümlerinin iptal edilmesi doğrultusunda, zarar ve tazminat hesaplamaları noktasında sigorta şirketleri belirsizlik içinde kalmıştır. Aşağıda detayları verilecek olan hükümlerin iptali kapsamında tartışılan konular; mali sorumluluk sigortasının niteliği, “Genel Şartlar” bakımından idarenin yetkisi ve haksız fiil konusunu düzenleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu [“TBK”] hükümleri karşında idarenin düzenleyici işlemi olan Genel Şartlar’ın konumudur.

Öncelikle belirtmek gerekir ki mali sorumluluk sigortası, sigortanın konusunu oluşturan riskin gerçekleşmesi halinde sigortayı yaptıran kişinin hukuken sorumlu tutulabileceği zarar kalemleri sebebiyle ödemekle yükümlü olacağı tazminatın sigorta şirketi tarafından teminat miktarı ile sınırlı olarak ödenmesini güvence altına alan sigorta türüdür. Bu noktada ilgili düzenleme, özel kanun niteliğindeki 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu [“Kanun”][2] ile yapılmakta olup Kanun’un 85. Maddesi uyarınca; “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”

Her ne kadar mali sorumluluk sigortası ihtiyari olsa da Motorlu Taşıtlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin [“Avrupa Sözleşmesi”][3] tarafımızca onaylanmasını[4] takiben, hakkaniyete aykırı sonuçların önüne geçilebilmesi adına mali sorumluluk sigortasının zorunlu olarak yapılması hükme bağlanarak zorunlu sigorta sözleşmelerinin içeriğine yönelik düzenlemeler yapılması amacı ile halihazırda Sigortacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu [“SDDK”] bünyesinde Genel Şartlar’ın düzenlenmesi öngörülmüştür. Genel Şartlar’ın normlar hiyerarşisindeki yeri ve etkisi bakımından çok sayıda tartışma olmakla beraber son durumda konu ilk derece mahkemeleri tarafından AYM’ye taşınmıştır ve AYM, Kanun’un Genel Şartlar’a ilişkin birtakım hükümlerini iptal etmiştir.

  1. AYM’nin iptal ettiği hükümler nelerdir?

AYM tarafından Kanun’un,

  1. 14/4/2016 tarihli ve 6704 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle değiştirilen 90. maddesinin;
  • Birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda..” ibaresi,

 

  • İkinci cümlesinde yer alan “ve genel şartlarda” ibaresi ile,
  1. maddesine 6704 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle eklenen (i) bendinin iptaline karar verilmiştir.

İptal edilen 90. Maddenin iptal edilmeden önceki hali; “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/01/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklinde iken iptal edilen 92. Maddenin (i) bendi ise;

Madde 92Zorunlu mali sorumluluk sigortası dışında kalan hususlar:

i)Bu kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler” şeklindedir.

Bu noktada anlaşılmaktadır ki; AYM tarafından Kanun’un, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatların, Genel Şartlara göre belirlenmesini düzenleyen hükümleri iptal edilmiştir.

Nitekim Kanun’un 90. Maddesi’nin 6704 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki halinde maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında, TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümlerine atıf yapılmıştı. Kanun’un değiştirilmesi sonrasında ise sigorta şirketleri tarafından yapılacak olan tazminat hesaplanması noktasında Genel Şartlar öncelenmiş ve Kanun ve TBK hükümlerine ancak Genel Şartlar’da bir hüküm bulunmadığı durumda gidileceği öngörülmüştür. Bu noktada AYM tarafından iptal edilen konu özetle, bu öncelik sonralık meselesidir.

  1. AYM iptal kararı ile oluşan hukuki durum nedir?

AYM’nin işbu kararındaki sorun, motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere verilen zarardan dolayı işletenin hukuki sorumluluğunun hangi kapsamda belirleneceği meselesidir.

Değerlendirme aşamasında TBK hükümleri ile beraber özel kanun niteliğindeki Kanun hükümleri ve Kanun’a dayanarak düzenlenen idarenin düzenleyici işlemi niteliğindeki Genel Şartlar’ın normlar hiyerarşisindeki yeri ele alınmış ve konu bilhassa hukuk devleti ve kanunilik ölçütü ilkeleri açısından tartışılmıştır. Nitekim motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle doğan sorumluluk aslen haksız fiilden doğan sorumluluk niteliği taşıdığı için tazminat borcunun kapsamı TBK’ye göre belirlenmektedir. Öte yandan, işletenin söz konusu tazminat borcu dolayısıyla zarar gören üçüncü kişilerin tazminat alacaklarının teminat altına alınması amacıyla öngörülmüş olan zorunlu mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin tazminat borcunun kapsamı ise Genel Şartlar’a göre belirlenmektedir.

Bu durum işletenin TBK kapsamında hesaplanan tazminat borcu ile bu borcun teminat altına alınması için kendisi ile sözleşme yapılan sigorta şirketinin genel şartlara göre hesaplanan tazminat borcunun farklılaşmasına sebep olmaktadır.  Bunun sebebi de şudur ki; idarenin düzenleyici işlemi niteliğindeki Genel Şartlar’da düzenlenen tazminatın hesaplanmasına ilişkin kurallar, TBK ile öngörülen gerçek zararın tazmini kurallarından ayrışmaktadır.

Doktrinde işbu durumun hukuka aykırı olup olmadığı yönünde görüş birliği bulunmamaktadır. Nitekim bir görüşe göre; Anayasanın 7. Maddesine göre her ne kadar yasama yetkisi devredilemez olsa da yönetmelik ve diğer idari düzenlemelerin kanunun çizdiği çerçevenin içini doldurmaları, kanunu açıklamaları, yorumlamaları ve kanun hükümlerini daha da somutlaştırarak ayrıntılarını düzenlemeleri mümkündür ve yasama yetkisinin devri anlamına gelmez.[5] Bu doğrultuda; Genel Şartlar’ın bizzat Kanun’ da öngörülerek çerçevesinin Kanun ile çizilmiş olduğu gözetilirse, yasallık ilkesinin yerine getirildiği ve Anayasaya aykırılık teşkil etmediği görüşündeyiz.

Genel Şartlar’ın genel kanun niteliğindeki TBK’ya göre öncelikli uygulanması konusunda ise;  AYM’nin görüşünden farklı olarak konunun genel kanun-özel kanun kapsamında ele alınarak özel Kanun niteliğindeki 2918 sayılı Trafik Kanunu ile Genel Şartlar’ın bir bütün oluşturduğu ve Genel Şartlar’a yönelik yapılan atfın salt Genel Şartlar’a değil bir bütün olarak özel kanun niteliğindeki Kanun’a yapılan atıf olarak değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. O halde “özel kanunun genel kanuna göre öncelikli olması ilkesi”nden yola çıkarak bu düzenlemenin Anayasa aykırılık teşkil etmediği savunulabilir.

Bu görüşler karşısında AYM ise; Kanun ile sorumluluğun kapsamının düzenlenmeyerek kapsamın idarenin düzenleyici işlemi olan Genel Şartlar ile belirlenmesinin öngörüldüğü ve bu doğrultuda doğacak borcun idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikte olduğu belirtilerek idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığından bahisle ilgili kuralları Anayasaya aykırı bulmuştur. Nitekim AYM’ye göre borcun kapsamının tespiti noktasında temel çerçeve ve ilkeler kanunla belirlenmeyerek direkt olarak idareye bırakılmıştır.

  1. Genel şartların önemi nedir?

Yukarıda bahsi geçtiği gibi; Avrupa Sözleşmesi’nin Bakanlar Kurulu tarafından onaylanmasını takiben motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarar gören kişilerin tazminat talepleri, zorunlu sigorta sistemi vasıtasıyla teminat altına alınmıştır. Türkiye bağlamında işbu zorunlu sigorta sistemine dayanılarak, Kanun’un 85. Maddesi ile düzenlenen sorumlulukların karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmak işletenler açısından zorunlu tutulduğu gibi; sigorta şirketleri bakımından da kaza sigortası dalında çalışmaya yetkili sigorta şirketleri sigorta yapmakla yükümlü tutulmuşlardır.

Bu kapsamda sigorta sözleşmesi yapma zorunluluğu 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ile düzenlenmiş olup Sigortacılık Kanunu’nun 11. Maddesi uyarınca, sigorta sözleşmelerinin ana muhtevasının Müsteşarlıkça onaylanan ve sigorta şirketlerince aynı şekilde uygulanacak olan Genel Şartlar’a uygun olarak düzenleneceği belirtilmiştir.

Bu noktada sigorta sözleşmelerinin temelinin Genel Şartlara tabi kılınmasındaki amaç, sigorta mevzuatının teknik ve ayrıntılı bilgiler gerektirmesi nedeniyle sigortalı olmak isteyenlerin, sigortanın kapsamına ve ilgili diğer hükümlerine ilişkin doğru ve yeterli bilgiye sahip olarak sözleşme yapmasının sağlanması ve böylelikle sigortalının korunmasıdır. Belirtmek gerekir ki; Genel Şartlar, idarenin düzenleyici işlemleri niteliğinde olup kanuna nazaran ikincil niteliktedir ve ilgililerin hak ve yükümlülüklerine ilişkin usul ve esasları detayları ile düzenlemesi bakımından önem taşımaktadır.

  1. Genel şartlar iptal edilmez iken tazminat hükümlerinin iptal edilmesi ne anlama gelmektedir?

Kanun’un 93. Maddesi ile düzenlendiği üzere; zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları Bakanlıkça tespit edilir ve Resmî Gazete’de yayımlanır. İlgili hükme ilişkin itiraz doğrultusunda inceleme yapan AYM, Anayasa’nın açıkça kanunla düzenlenmesini öngörmediği konularda kanunda genel ifadelerle düzenleme yapılarak ayrıntıların düzenlenmesinin yürütülmeye bırakılmasının mümkün olduğundan bahisle, ilgili hükmü anayasaya aykırı bulmamıştır. Nitekim Anayasa yargısı içtihatları[6] uyarınca Anayasa’ya göre kanunla düzenlenmesi gerekmeyen bir konu, kanuni dayanağı olmak kaydıyla idarenin düzenleyici işlemlerine bırakılabilir.

Bu doğrultuda genel şartlar düzenlemesini, yürütmeye düzenleyici işlem yapma yetkisi çerçevesinde yorumlayan AYM, genel şartları iptal etmez iken, tazminata ilişkin hükümler; idarenin düzenleyici işlem yapma yetkisinin aşılması ve kanunla düzenlenmesi gereken meselelerin, kanunun çizdiği sınırları daraltır şekilde idarece düzenlendiğinden bahisle iptal etmiştir.

Bu noktada anlaşılmaktadır ki; Genel Şartların varlığı ve idare tarafından düzenlenmesi salt olarak Anayasa’ya aykırılık oluşturmamakla birlikte, trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun şartları açısından öncelikli olarak uygulanacağına dair hükümler Anayasa’ya aykırılık teşkil etmektedir.

  1. Sigorta şirketleri tazminat riskleri hangi dönemde nasıl hesaplayacaklar?

Karayolunda motorlu taşıt işletilmesinden doğan hukuki sorumluluğun hesaplanmasına ilişkin Genel Şartlar’ı önceleyen hükümlerin iptal edilmesi doğrultusunda, her ne kadar halihazırda Kanun’un yürütmesi durdurulmasa da ilgili maddelerin anayasaya aykırı olduğu hüküm altına alınmış olduğundan karardan itibaren açılacak olan davalar bakımından tazminat hesaplamaları Kanun ve TBK hükümleri uyarınca yapılacaktır. Fakat bu noktada belirtmek gerekir ki, AYM kararları geleceğe yönelik etki doğurmakta olup Anayasanın 153. Hükmüne göre resmî gazetede yayımlandığı tarihten itibaren geçerli olacaktır. Bu doğrultuda işbu karar öncesinde açılmış olan davalar bakımından, hukuki belirlilik ilkesi gereği AYM kararı öncesi sistem gözetilerek yargılamanın yapılması gerektiği görüşündeyiz.

“Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar.”

  1. İptal kararı sonrası hukuki durum nasıl düzenlenmelidir?

Kanun’a ilişkin usul ve esasları detayları ile düzenlemekte olan Genel Şartlar’a ilişkin iptal edilen hükümler göstermektedir ki, konunun çerçevesi yalnızca Kanun ile çizilmelidir ve Genel Şartlar’ın Kanun’a aykırılık teşkil eden ve/veya Kanun hükümlerini daraltan kuralları yeniden düzenlenerek Genel Şartlar, AYM kararı doğrultusunda Kanun ile uyumlu hale getirilmelidir. Öte yandan AYM Kararı’nda görüldüğü üzere itiraz konusu olayda aykırılık teşkil eden husus idareye yüksek takdir yetkisi bırakılması olduğundan ilgili düzenlemelerin Kanun değişikliği yapılmak suretiyle Genel Şartlar’da düzenlenmek üzere idareye bırakılmak yerine Kanun kapsamında düzenlenmesi, AYM tarafından belirtilen aykırılık sorununu ortadan kaldıracaktır.

Zira şu anki durumda, Genel Şartları’nın hangi hükümlerinin geçerli hangi hükümlerinin geçersiz olduğu konusunda gerek zarar görenler gerek işletenler bilhassa da sigorta şirketleri açısından belirsizlik yaşanmaktadır ve bu belirsizlik ancak Sigortacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından “Genel Şartlar”ın yeniden ele alınarak değiştirilmesi yolu ile netliğe kavuşturulabilir.  Nitekim bu noktada devam etmekte olan birçok dava bulunmakta olup yargılama sürecinin devamı açısından bir belirsizlik ve hukuki güvensizlik yaşanmaktadır. Bu noktada görülmektedir ki, sistemin yerine oturması revize edilecek Genel Şartlar doğrultusunda oluşturulacak içtihatlarla mümkün olacaktır.

  1. Sonuç

Sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğuna ilişkin son derece önemli bir karar olan AYM iptal kararı doğrultusunda; her ne kadar doktrinde farklı görüşler bulunsa da AYM; itiraz konusu kurallarının, sigorta şirketlerince yapılan hesaplama ile TBK hükümleri uyarınca belirlenecek olan gerçek zarar arasında fark olmasına yol açtığı ve sigorta şirketlerince ödenecek olan tazminatın hesaplanmasına ilişkin formülün idare tarafından her zaman değiştirilebilmesine açık hale getirdiği görüşünde olup işbu hükümleri Anayasaya aykırı bularak iptal etmiştir. Bu doğrultuda ilgili hesaplamalar noktasında sigorta şirketleri belirsizlik içinde kalmış olup, bu belirsizliğin giderilmesi amacı ile Kanun, “yasaların devredilmezliği” ilkesine uygun olarak Genel Koşullarda yer alan hükümleri kapsayacak şekilde değiştirmelidir. Ancak kanun değişikliğinin uzun bir süreç olduğu göz önünde bulundurulursa, kanun değişikliği gerçekleşene kadar piyasadaki belirsizliği sona erdirmek adına en kısa zamanda Genel Şartlar, iptal edilen hükümlerin arkasındaki gerekçeler gözetilerek revize edilmeli ve mevzuat hükümleri ile uygun hale getirilerek konu netliğe kavuşturmalıdır.

[1] 9 Ekim 2020 tarihli ve 31269 numaralı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi 17.07.2020 tarihli karar, https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2020/10/20201009-17.pdf

[2] 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2918.pdf

[3] European Convention on Compulsory Insurance against Civil Liability in respect of Motor Vehicles https://rm.coe.int/16800656cd

[4] Motorlu Taşıtlar Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun, https://www.tmtb.org.tr/Forms/AvrupaSozlesmesi.pdf

[5] Ali D. Ulusoy, Yeni Türk İdare Hukuku, Yetkin yay., 2. Baskı, Ankara 2019, s.118 vd.

[6] AYM, 19/2/2020, E.2018/91, K.2020/10, § 110